Menfi tespit davası, borçlu olduğu iddia edilen kişinin, kendisinin maddi hukuk açısından borçlu olmadığının tespiti için açtığı bir davadır. Bu davada davacı, borçlu olduğu iddia edilen kimse, davalı ise bu kişiden alacaklı olduğunu iddia eden kimsedir. Bir başka deyişle davacı, borçlu (olduğu iddia edilen kimse), davalı ise alacaklıdır. (alacaklı olduğunu iddia eden kimsedir)
Belirtmek gerekir ki; davayı borçlu olduğunu iddia eden kimsenin açması ispat yükünün kendisinde olmasını gerektirmez. İspat yükü, kural olarak genel hükümlere göre ve özellikle de menfi tespit davasının sebebine göre belirlenir. Mesela davacı (kendisinin borçlu olmadığını ileri süren kimse), davasını böyle bir alacağın hiç mevcut olmadığını dayanarak açmışsa, kural olarak ispat yükü davalı (kendisinin alacaklı olduğunu iddia eden) taraftadır. Buna karşılık, davacı borcun varlığını kabul etmekle beraber borcun ödendiğini ileri sürüyorsa, ispat yükü kendi üzerinde olabilir. Bu durumda, davacı borcun itfa edildiğini ispat etmelidir.
Menfi tespit davası açmadan önce arabulucuya başvurmak kural olarak zorunludur. Davacı, arabuluculuk süreci sonunda düzenlenen son tutanağı dava açarken mahkemeye sunmalıdır. Arabulucuya başvurulmadan dava açılmışsa, mahkeme davanın usulden reddine karar verir.
İcra ve İflas Kanunu çerçevesinde menfi tespit davası takipten önce veya sonra açılabilir. Her iki tür menfi tespit davası da genel mahkemelerde ve genel hükümlere göre görülür. Bu sebeple de verilen kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder. Bu davayı kaybeden tarafın artık tekrar başka bir mahkemede dava açması mümkün değildir.
Borçlu olduğu iddia edilen kimse henüz kendisine bir icra takibi başlatılmadan önce de menfi tespit davası açabilir. Ancak takipten önce menfi tespit davası açılabilmesi için borçlunun bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmalıdır. Hukuki yarar konusunda tartışmalar bulunmakla beraber Yargıtay kararlarına göre kendisinden maddi hukuk açısından var olmayan bir alacak talep edilen (kendisine ihtarname veya protesto çekilmiş) kimsenin menfi tespit davası açmakta hukuki yarar vardır.
Takipten önce menfi tespit davası açılması, icra takibi başlatılmasını engellemez. Ancak davacı, %15’ten aşağı olmayan bir teminat yatırarak başlatılan takibin durdurulmasını mahkemeden talep edebilir.
Kendisine karşı ilamsız bir icra takibi başlatılan borçlu (olduğu iddia edilen kimse), süresinde ödeme emrine itiraz etmez yahut eder de itirazı icra mahkemesi tarafından itirazı kaldırılırsa, kendisinin borçlu olmadığının belirlenmesi amacıyla menfi tespit davası açabilir.
Özellikle ihmal, bilgisizlik veya başka bir nedenle ödeme emrine süresinde itiraz edemeyen borçlu, menfi tespit davası açarak kendisinin borçlu olmadığının tespitini sağlayabilir. Ancak menfi tespit davası açılması kendiliğinden takibin durmasını sağlamaz. Borçlu, sadece % 15’ten aşağı olmamak üzere bir teminat yatırarak, icra dairesinin hesabına girmiş paranın alacaklıya ödenmesini engelleyebilir. Bu anlamda menfi tespit davası açılması malların haczedilmesini ve satılmasını kural olarak engellemez.
Buna karşılık uygulamada Yargıtay kararları ile oluşturulmuş bir yol ile takibin durdurulması sağlanabilmektedir. Buna göre borçlu borcun tamamını (faiz ve giderlerle birlikte) icra dairesinin hesabına yatırarak ve ayrıca alacağın % 15’ten az olmayan bir teminatı göstererek mahkemeden ihtiyati tedbir talep etmek suretiyle takibin durmasını sağlayabilmektedir. Böylece (mahkemenin ihtiyati tedbir kararı vermesi durumunda) haciz yapılmasına veya haciz yapılmış ise malların satışına engel olunmakta ve davanın sonuna kadar para alacaklıya ödenmemektedir. Ayrıca bu durumda malların haczedilmiş ise hacizler de kalkmaktadır.
Uygulamada menfi tespit davasını tam olarak bilmeyen bazı tarafların, itiraz dışında hukuki bir çarelerinin olmadıkları düşündükleri, bu sebeple de icra dairesine parayı ödedikleri görülmektedir.
Her iki tür menfi tespit davasının kabulü halinde takip (eğer daha önce tedbir kararı ile durdurulmamışsa) durur ve hüküm kesinleştikten sonra da takip iptal edilir. Daha önce borçlunun malları haczedilmişse, hacizler kalkar, mallar satılmışsa, ihale bedeli davacıya verilir. Bunun yanında menfi tespit davası açmaya zorlayan takibinde haksız ve kötüniyetli görülen alacaklı, borçlunun talebi ile % 20’den aşağı olmayan bir tazminata mahkum edilir. Ancak takipten önce menfi tespit davası açılmış ve bundan sonra alacaklı takip başlatmamış ise tazminata karar verilemez.
Menfi tespit davası reddedildiği takdirde, davacının maddi hukuk göre borçlu olduğu kesin hükümle tespit edilmiş olur. Bu karar ile birlikte takibin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmişse, bu kalkar ve takibe devam edilir. Bunun yanında davanın alacaklının lehine sonuçlanması ile alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış olmasından dolayı, re’sen borçlu % 20’den az olmayan bir tazminata mahkum edilir. Ancak icra takibin durmasına yahut paranın alacaklıya ödenmemesine yönelik ihtiyati tedbir karar verilmemişse, bu tazminata hükmedilmez. Zira bu durumda alacaklının alacağını geç alması gibi bir durum söz konusu değildir.
Copyright © 2024 Akademi Hukuk Merkezi